SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-MENASİK

<< 3000 >>

DEVAM: 48- TEN'İM'DEN UMRE'NİN İHRAMINA GİRMEK BABl

 

حدّثنا أَبُو بَكْرِ بْنُ شَيْبَةَ. حدّثنا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ هِشَامِ بْنُ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ؛ قَالَتْ: خَرَجْنَا مَعَ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم فِي حَجَّة الْوَدَاعِ. نُوَافِي هِلاَلَ ذِي الْحِجَّةِ.  فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ((مَنْ أَرَادَ مِنْكُمْ أَنْ يُهِلَّ بِعُمْرَةٍ، فَلْيُهْلِلْ. فَلَوْلاَ أَنِّي أَهْدَيْتُ لأَهْلَلْتُ بِعُمْرَةٍ)).

قَالَتْ: فَكَانَ مِنَ الْقَوْمِ مَنْ أَهَلّ بِعُمْرَةٍ. وَمِنْهُمْ مَنْ أَهَلَّ بَحَجِّ. فَكُنْتُ أَنَا مِمَّنْ أَهَلَّ بِعُمْرَةٍ. قَالَتْ: فَخَرَجْنَا حَتَّى قَدِمْنَا مَكَّةَ. فَأَدْرَكَنِي يَوْمُ عَرَفَةَ وَأَنَا حَائِضٌ، لَمْ أَحِلَّ مِنْ عُمْرَتِي. فَشَكَوْتُ ذلِكَ إِلَى النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم  فَقَالَ ((دَعِي عُمْرَتَكِ، وَانْقُضى رَأْسَكِ، وَامْتَشِطِي، وَأَهِليِّ بِالْحَجِّ)). قَالَتْ: فَفَعَلْتُ. فَلَمَّا كَانَتْ لَيْلَةُ الْحَصْبَةِ، وَقَدْ قَضَى اللهُ حَجَّنَا، وأَرْسَلَ مَعِي عَبْدَ الرَّحْمنِ ابْنُ أَبِي بَكْرٍ، فَأَرْدَفَنِي وَخَرَجَ إِلَى التَّنْعِيمِ. فَأَحْلَلْتُ بِعُمْرَةٍ. فَقَضَى اللهُ حَجَّنَا وَعُمْرَتَنَا، وَلَمْ يَكُنْ فِي ذلِكَ هَدْيٌ وَلاَ صَدَقَةٌ وَلاَ صَوْمٌ.

 

Aişe (r.anha)'dan; şöyle demiştir: Biz, Zilhicce hilal'i (nin görüleceği) ne yakalşmış (yani zilkadenin sonuna beş gün kalmış) iken Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde (veda haccı) yolculuğuna çıktık. Somra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Sizlerden kim umre niyetiyle ihram'a girmek isterse (öyle) ihram'a girsin. Kurbanlığımı sevketmiş olmam olmasaydı ben bir umre niyetiyle ihram'a girecektir.» Aişe (r.anha): Bunun üzerine (sadece) umre niyetiyle ihram'a girenler oldu. Hac niyetiyle ihram'a girenler de oldu. Ben umre niyetiyle ihram'a girenlerdendim.

 

Aişe : Sonra biz (mikattan) yol'a çıktık. Nihayet Mekke'ye vardık. Ben arefe gününü hayızlı ve umre'nin ihramından çıkmamış olarak idrak ettim. Sonra durumumu Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e arz ettim, dedi. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Sen umre'ni bırak, saç örgülerini çöz, saçını tara ve hac'ca niyetlen,» buyurdu.

 

Aişe dediki: Ben de yaptım.  Sonra Hasbe (yani hasbeye inilme gecesi olan zilhicce'nin14.) gecesi olup Allah haccımızı tamamlatınca, Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Abdurrahman bin Ebi Bekr'i benim beraberimde gönderdi. Abdurrahman beni devesinin arkasına bindirip Ten'im'e çıktı. Ben (orda) umre niyetiyle ihram'a girdim. Böylece Allah bizim haccımızı ve umremizi tamamlattı. Bu işte ne kurban vardı, ne sadaka nede oruç, dedi.

 

 

AÇIKLAMA:     Aişe (r.anha)'nın ilk hadisini Buhari, Müslim. Ebu Davud. Nesai ve Beyhaki de rivayet etmişler. İkinci hadisi ise Tirmizi hfl,riç Kütüb-i Sitte yazarlarının hepsi benzeri cümlelerle rivayet etmişlerdir.

 

Her iki hadiste sözü geçen "Ten'im" Mekke'nin kuzey tarafından ve Mekke'ye 6 km. lik mesafede bir yerin ismidir.

 

Mekke ile Medine yolu üzerinde bulunan bu yer Harem-i Şerif mıntıkasının dışında olduğu için Mekke'de umre ihramına girmek isteyenler buraya çıkıp ihramlanırlar. Çünkü Harem-i Şerif mıntıkasının sınırlarından Mekke'ye en yakın burasıdır.

 

BİRİNCİ HADİSTEN ÇIKAN HÜKÜMLER

 

1. Adam mahremi olan bir kadınla yolculuğa yalnızca çıkabilir ve onu terkiyesine bindirebilir.

 

2. Mekke'de bulunan bir kimse umre niyetiyle ihrama girmek istediği zaman Mekke-i Mükerreme harem'i sayılan mıntıka içinde ihrama giremez. Bu bölgenin dışına çıkmak zorundadır. Anılan bölgenin dışına "Hill" ismi verilir. Hill ismi verilen mıntıkalardan birine çıktıktan sonra orada umre'ye niyetlenip ihramlamr.

 

UMRE'NİN İHRAMINA GİRMEK İÇİN ''TEN'İM'' iSMi VERİLEN YERE GİTMEK MECBURİ Mİ?

 

Hanefi alimler Malik, Şafii ve Ahmed: Umre niyetiyle ihramlanmak için mutlaka Ten'im denilen belirli yere gitmek zorunluğu yoktur. Harem-i Şerif mıntıkasının dışında kalan herhangi bir yerde ihramlanmak caizdir. Bu husüsta Ten'im ile başka semtler arasında bir fark yoktur. Ten'im, Mekke'ye yakın olduğu için Resül-i Ekrem (s.a.v.) Aişe (r.anha)'nın buraya gidip ihramlanmasını emretmiştir, derler.

 

Aişe (r.anha)'nın ikinci hadisine göre Resül-i Ekrem (s.a.v.) ve sahabiler Veda haccı yolculuğuna Zilhicce ayı girmeden ve buna yakın bir zamanda çıkmışlardır. Aişe (r.anha)'nın 2981 nolu hadisinde onların Zilkade ayının bitimine beş gün kala yola çıktıkları ve Cabir (r.a.)'ın 2980 nolu hadisinde Zilhicce ayının dördüncü günÜ Mekke'ye vardıkları bildirilmiştir.

 

Yine bu hadise göre Resul-i Ekrem (s.a.v.), arkadaşlarını hac veya umre niyetiyle, ya da her ikisine niyetlenmek suretiyle ihrama girmek hususunda serbest bırakmıştır.

Hacc-ı Temettü'ün, yani mikat'ta yalnız umre niyetiyle ihramlanıp, umre menasiki bitince ihramdan çıkmak ve bayrama yakın günlerde hac niyetiyle ihramlanıp hac menasikini ifa etmek şekli, Hacc-ı Kıran ve Hacc-ı İfrad şekillerinden daha üstün, daha faziletli olduğunu söyleyenler Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in bu hadisteki "Kurbanlığımı Mekke'ye sevketmiş olmam olmasaydı ben hacsız bir umre niyetiyle ihramlanırdım" buyruğunu delil gösterirler. Bu hususla ilgili gerekli bilgi Hacc-ı İfrad ve Hacc-ı Kıran'a ait bablarda verilmiştir.

 

Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in Aişe'ye; "Sen umreni bırak, başından saç örgülerinil çöz ve saçlarını tara" emri iki şekilde yorumlanmıştır: Hanefiler'e göre bunun manası: Sen umre'ye ait ihram ve niyeti bırak, saç örgülerini çözüp tara, şeklindedir. Çünkü taramak saç tellerinin dökülmesine sebebiyet verebilir. Bu durum ise ihramlı kimse için yasaktır. Şu halde kasdedilen mana umre ihramından çıkmak ve yalnız hac niyetiyle ihramlanmaktır. Aişe böyle yapmış ve hac işini bitirdikten sonra Ten'im'den tekrar ihramlanarak ettiği umre kaza umresidir. Yani bayramdan önce yarıda bıraktığı umre'ye bedel ve kaza olarak bayramdan sonra umre etmiştir.

 

Anılan cümle bu şekilde yorumlanınca çıkan hüküm şöyle olur: Kadın hac mevsiminde umre niyetiyle ihramlanıp henüz umre tavafı etmemiş iken aybaşı adetine başlarsa, umre niyetini ve ihramını bırakıp hac niyetiyle ihrama girebilir. Bu takdirde kadın hac işini tamamladıktan sonra umresini kaza eder.

 

Cumhur, Malik, Şafii ve Ahmed'e göre: Anılan cümleden maksad umre'ye ait niyet ve ihrarnı bırakmak değil, tavaf, sa'y ve saç kısaltmak gibi umre ile ilgili işleri bırakmak ve hacca da niyetlenmek suretiyle Hacc-ı Kıran etmektir. Umre üzerine haccı eklemek alimlerin icmai ile sahihtir. Anılan cümle böyle yorumlanınca çıkan sonuç şudur: Aişe (r.anha) başladığı umresini bozmamış, um re niyetine hac niyetini de eklemiş ve böylece hac ve umre menasikini birlikte yürütmüştür. Anılan cümleden çıkan hüküm de şudur: Hac aylannda umre niyetiyle ihramlanan kadın henüz umre tavafını etmemiş iken aybaşı adetini görünce ve Arefe gününe kadar teIl\izlenip umre tavafını ikmal etmekle hacc'a başlaması işi tehlikeye düşerse, yani hay ız halinin bayrama kadar devam etmesi tehlikesi varsa hemen hac niyetini umre niyetine ekler ve böylece Hacc-ı Kıran'a başlamış olur.

 

Hadiste geçen "Hasba" gecesi Nevevi tarafından da ifade edildiği gibi Zilhicce ayının on dördüncü gecesi, yani kurban bayramınin dördüncü gününü beşinci gününe bağlayan gecedir. Bu geceye "Hasba" gecesi isminin verilmesi sebebi şudur: Resul-i Ekrem (s.a.v.) ile sahabileri Veda haccı işini bitirince Mina'dan dönüşlerinde Mina ile Mekke arasında bulunan Muhassab denilen semtte konaklanıp geceyi orada geçirdiler.

Aişe (r.anha) hadisin son kısmında belirttiği gibi Hasba gecesi olunca Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in emriyle kendi kardeşi olan Abdurrahman (r.a.) ile beraber Ten'im denilen yere gidip umre niyetiyle ihramlamr ve dönüp umre menasikini ifa eder. Böylece hac ve umre işlerini ikmal etmiş olur.

 

Hadisin sonundaki; "Umre'yi yanda bırakıp hacca ihramlanmak işinde ne kurban, ne sadaka, ne de oruç vardı" cümlesi, hadisin zahirine göre Aişe (r.anha)'nın sözüdür. Fakat Müslim ' in bir rivayetinde bu cümle ravi Hişam bin Urve'nin sözü olarak görülür. Bu itibarla sünenimizdeki rivayeti de böyle yorumlamak uygun olur. Yani yukardaki cümle HiŞam'ın sözüdür.

 

Kadı i yaz bu cümle ile ilgili olarak şöyle der: Bu cümle Aişe (r.anha)'nın Hacc-ı İfrad ettiğine, ne Hacc-ı Kıran, ne de Hacc-ı Temettü etmediğine delildir. Çünkü bu son iki şekilde edilen hac nedeniyle kurban kesme vacibliği hususunda icma vardır. Ancak Davud-i Zahiri, Hacc-ı Kıran'da kurban olmadığını söylemiştir, qer.

 

Tekmile yazarı, Kadı iyaz'ın yukardaki sözünü naklettikten sonra: Lakin Aişe' ye, umre menasikini yanda bıraktığı için kurban lazım olmuştu. Nitekim Müslim'in Cabir (r.a.)'den rivayet ettiği bir hadiste Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in Kurban bayramı günü Aişe (r.anha) yerine bir sığırı kurban ettiği bildirilmiştir, der.

 

Nevevi de: Aişe (r.anha) hacc-ı kıran ettiği için kendisine kurban vacib olur. Bu itibarla "Aişe'ye ne kurban, ne sadaka ne de oruç (borcu) olmadı" mealindeki cümlenin zahiri manası müşkildir. Anılan cümle şöyle yorumlanabilir: Yani güzel koku sürünrnek, yüzü örtrnek, saç kesrnek, tırnak kesrnek gibi ihramlı kimseye yasak olan suçlardan herhangi birisi Aişe tarafından işlenmemiştir. En seçkin yorum budur, der.